Cafe Fernando

Bir yemek blogu yazarı olarak en büyük ikilemi yemek kitaplarındaki tarifleri olduğu gibi siteme eklemek noktasında yaşıyorum. Türkçe kısıma çeviri yaparken tereddütüm daha az, sonuçta o kitapların çoğuna Türkiye’den erişim kolay değil; dil bilen var, bilmeyen var; bir nevi kamu hizmeti yaptığım. Ama ingilizce kısıma tarifleri koyarken hep o yazarların emeklerini çalıyormuşum gibi hissediyorum. Vicdan yapıyorum ama yine de tarifleri çarşaf çarşaf yayınlamaktan geri kalıyor muyum, hayır! (Zaten canım bebişim library genesis sağolsun, herkes her şeye ulaşabilir!! Diren open source!!)

Klasik Browni

Hiç türkçe yemek kitabı almadım; karnıyarığı, sütlacı kitaba bakarak yapan nesile aşina değilim; tatlı, pasta, ekmek vs. için zaten yabancı kitaplar var. Ama Cafe Fernando’nun kitabı çıktı, onu aldım. Başladım denemeye tarif tarif… Defalarca denendiği için tariflere güven tam. Çok ünlü kitaplardan nice tarifler gösterebilirim ki kesinlikle yanlış. Dahası en ünlülerin (şef veya blogger) kitaplarında her tarifin fotoğrafı da olmuyor. Mesela Pierre Hermes’nin 5 sayfa tarifi olan 5 ayrı parçanın ayrı ayrı hazırlanıp sonra birleşerek voltranı oluşturduğu bir tarifte fotoğraf yok. Ben daha tatlıyı gözümde canlandıramıyorum ki aynısını yapmaya çalışayım?! Sonuçta ne çıkacağını (ya da çıkması gerektiğini diyelim) görmek ve tarifi tam uygularsanız sizin de onu elde edeceğinizi bilmek harika!

- Vişneli Bademli Kek -

Ama tarifleri denerken içimde bir kurt: Ben bu tarifleri siteye koyamam ki! Adam 4 sene uğraşmış, daha tarifleri kendi bile blogunda yayımlamamış, beni bıraksan o hızla bir ayda tüm kitabı döşeyebilirim siteye. Ama yaptıklarımı da paylaşmak istiyorum. Instagrama koyuyorum tamam da bir yandan da bir “Julie ve Julia” projesi gibi gözükmekten çekiniyorum.

- Vanilyalı Caramel Beurre Salé -

Ben de ne yaptım? Kitabını incelerken aklıma gelen sorular vardı. Ben sordum, o da cevapladı; benim fotoğraflarım, onun cevapları. Tarifler için kitabı alalım, aldıralım. Yalnız beyler adam net, öyle uzun bir röportajımız yok ya da beni fazla sallamadı. Gerçi baktım Ayşe Arman’a da kısa kısa cevap vermiş, tek eksik çikolata fantazisiydi onun içinde “yeni mahsul” tartepink’i kullandım. (Yalnız kız çikolataya değer değmez korkup kaçmaya başlıyor kime çekmiş anlamadım.)

Tuzlu Karamelli Dondurma

Pink: Tariflerin çok özenli secildiği, defalarca denendiği anlaşılıyor. 4 sene boyunca kullandığınız malzemelerin çetelesini tuttunuz mu? Ne kadar çikolata, tereyağ, seker, un kullandınız?

CF: Çetelesini tutmadım. Ama hangi tarifi yaklaşık kaç kere denediğimi biliyorum. Bir gün vaktim olursa alt alta toplayıp blogumda paylaşmak isterim.

Pink: Peki tüm denemelerinizi siz ve çevreniz yediniz mi, bu meslek biraz sağlık riski taşımıyor mu?

CF: Her yaptığım şeyi son lokmasına kadar yemedik elbette. Bazılarının fotoğraflarını da günler boyunca çektiğim için işim bittiğinde paylaşmak mümkün değildi. Bir sağlık riski taşıdığını düşünmüyorum. Yemek istedikten sonra kimseyi durduramazsınız. İlla benim yapmama gerek yok.

- Ahududulu Limonata -

Pink: Mankenler şarkıcı olmasın, şarkıcılar tiyatro oyuncusu olmasın şeklinde kalıplarımız var. İşletme mezunları da yemek kitabı yazarı, yemek fotoğrafçısı olmasın denebilir. Gerçekten yemek ve fotoğraf okulsuz olur mu yoksa siz mi çok yetenekli belki biraz da şanslıydınız?

CF: Bence denemez. Bu kalıpların benim için bir geçerliliği yok. İnsan aklına koyduktan sonra her şeyi yapabilir. Bazısı okulda öğrenir, bazısı da deneye yanıla. İşin içinde şans olduğunu da düşünmüyorum. Kararlılık ve sabır gerekli.

Pink: En iyi şefler erkekler arasından çıkar deniliyor. Empoze etmek gibi olmasın ama bu sadece büyük rakamlar kuralı mı yoksa gerçekten mutfak da mı erkek egemen?

CF: Bu egemenliği profesyonel bir mutfaktaki hayatın fiziksel olarak yıpratıcı olmasına bağlıyorlar. Şeflerin çoğunluğunun erkek olması, erkeklerin kadınlardan daha iyi yemek yaptığını göstermiyor bence.

Pink: Uzun yıllar yurt dışında kalıp Türkiye’ye dönünce istemsiz bir girişimcilik refleksi gelişiyor. En azından bizde öyle oldu. Şunun franchise’ını getirelim, bunu ithal edelim, şöyle bir yer açalım gibi. Sizin için de ortam şu an çok uygun. Bir dergi, bir café, bir Fernando ithalat, ihracat, gıda, turizm, inşaat… mesela?

CF: Hiçbiri ilgimi çekmiyor. Evde yapıp hikayesini yazmak, fotoğrafını çekmek başka, bir cafe açıp aynı şeyi yüzlerce kişiye yapıp her daim o standardı tutturmaya çabalamak başka.

Pink: Türk mutfağı kimilerine göre dünyadaki ilk 3 mutfak arasında yer alıyor, kimilerine göre ise barındırdığı tek sos iskender sosu olan, tatlı bazında ise tekrarlayıcı, kısıtlı bir mutfak! En sevdiğiniz yemeğin annenizin karnıyarığı olması sadece duygusal bir bağ olabilir mi?

CF: Muhakkak duygusal bir bağ var ama örnek vermek gerekirse, aynı şeyleri zeytinyağlı pırasası için söylemediğime göre, yemeğin kendisinin de rolü büyük. Yalnız, yanında domatesli pilav ve cacık olmadan asla!

Kendisine buradan tekrar çok teşekkür ediyorum, incelik gösterdi, cevap verdi. Zaten Julia Child’ın da dediği gibi “People who love to eat are always the best people!”

Gibi şeyler: Tartepink, Yemek Fotoğrafçılığı and tagged . Beni kaydet: kaydet.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>