Yemek Fotoğrafçılığı 101

Burada mutfak serüvenimin nasıl başladığını anlatmıştım. ABD’de doyma çabası, sonra özlenen şeyler, sonra da akademik merak, Le Cordon Bleu’de post-doc yapmak istemek… Tartepink’in yapı taşı ve varlık sebebi ise bloglar arasında gezerken müptelası olduğum yemek pornosu oldu.

Blog’un türkçe ve ingilizce kısımlarındaki yorumlarda ve e-maillerde fotoğraflarım için beğeni ve sorular gelince aldığım zevki makalelerim yayına kabul edildiği zaman dahi almadım. Akademinin en manyak egoların yuvası olduğu düşünülürse a-yanlış meslekteyim b-bayıldığım bir hobim var veya c-hayatımda az votka var…

Sadete geliyim zira yazı zaten uzun. Ne zamandır şimdiye kadar yemek fotoğrafçılığında ne öğrendiğimi anlatan bir yazı yazmak istiyordum. Geçen yazıda dediğim gibi Roma’da sevgili makro lensim hakkın rahmetine kavuşunca ben de onun anısına, hazır kırkı çıkarken mevlüt niyetine fotoğraf yazısı yazıyorum. Çok değişik kafalar böyle!

Fotoğraf konusunda herhangi bir eğitimim yok ama okuduklarım ve el yordamı ile, gözlem ve deney yoluyla öğrendiğim şeyler ve anladığım/mutlu olduğum kadarıyla ortalama üstü fotolarım var. O halde kendi çapında bir otorite olarak ufak çaplı bir özgüven patlaması ile fotoğraf konusunda ahkam kesebilirim.

Ha bir de istemeden türkçeyi katlettim gene :( Ama türkçe teknik terimlerim çok kısıtlı zaten herkesin makinesi de ingilizcedir. Siz nasıl diyor, ben az türkçe bilmek, ama döner çok sevmek, ben gene gelecek!

_________________________________________________

Fotoğraf makinesi:

Bu konuda ahkam kesen herkes önce makinenizi tanıyın der. O yüzden ben de öyle başlayacağım. Profesyonel bir dSLR makina veya point-shoot makina farketmez hepsi öğrenme eğrisine tabi. Tüm konfigürasyonlarda çekmeyi, farklı ayarların ne işe yaradığını, farklı yoğunlukta ve farklı yönden gelen ışıklarda çekmeyi, aparture, shutter speed (pozlama hızı) ayarı, white balance, ISO ayarları nedir ve bunları değiştirmek fotoğrafı nasıl etkiler, hepsini deneyin, deneyimleyin!.. Yapışık yaşayın benim gibi! Benim Nikon D60 ve 18-55mm f/3.5-5.6G lensim var. Ayrıca yemek fotolarında ve portrelerde harika olan Nikon 60mm f/2.8G ED AF-S makro lensim var (yani vardı :( yenisini almam lazım).

Işık:

Fotoğraf konusunda en çok aldığım soru ışık ile ilgili oluyor. Işık kaynağım nedir? Fotoğrafı vezir de rezil de eden ışık! Yemek fotoğrafçılığı konusunda iyi olan herkesin mümkün olduğu kadar gün ışığı kullandıkları biliniyor. Fotoğraf makinelerine entegre olan flaşın ismini anmak dahi büyük günah. Gün ışığı mümkün değilse de kullandıkları external flash, stüdyo ışıkları… Ben de tüm fotolarımı gün ışığında çekiyorum.

Gün ışığı denince direk güneş ışığı değil kasıt. Direk güneş hard light sınıfına girdiğinden sert, istenmeyen gölgelere ve yoğun kontrasta neden olur. İstenen direk olamayan difüze edilmiş, dağıtılmış ışık yani soft light. Genelde yapılan iyi güneş alan bir cam kenarı ya da direk açık havada çekmek. Önemli olan güneşin objeye direk vurmaması.

Direk ışığı engellemek için difüze etmeniz (diffuse) ve resimde karanlık nokta kalmaması için yansıtmanız (reflect) gerekebilir. Bunun için para ayırmanıza bile gerek yok. Diffuser olarak profesyonel screen kullanabileceğiniz gibi ince beyaz tüller ile de ışığı yumuşatabilirsiniz. Reflector olarak da beyaz kalın bir karton veya folyo ile kaplanmış bir karton bu iş için ideal. Yapmanız gereken ışığı bu reflector ile kompozisyonun karanlık tarafına sıçratmak- bounce denen olay yani.

Kamera Modu:

Otomatik Mod, Manüel (M), Aperture öncellikli, Shutter öncelikli vs. Tek doğrusu, en iyisi diye bir şey yok, elinizin alışması, paşa gönül olayı. Tek yasak otomotik mod kullanmayın, fotoğrafçılık oynuyoruz burada, patron sizsiniz makine değil!

Yemek fotoğrafçılığında çoğunlukla kullanılan Manüel ve Aparture öncelikli mod. Shutter speed modu da hareket halinde bir resim çekmek istiyorsanız tercih ediliyor. Mesela bir pastanın üzerine sos dökerken, bardağa şarap boşaltırken, vs…

Aparture mod derinliği kontrol edebilmenize yarar- yani sadece resmin bir kısmı fokuslansın diğer kısımlar flu mu olsun, yani bokeh (shallow depth of field) ya da her şey tam fokus içinde mi olsun (deep depth of field) işte bunu bu modda kontrol edebilirsiniz. Aparture daraldıkça (f/stop arttıkça) fokus genişliği artar flu kısımlar azalır.

Manüel’de şef sizsiniz. ISO ayarını seçtikten sonra aparture ve shutter ayarını da kendiniz yapıyorsunuz. Digital makinenin güzelliği burada- istediğiniz etkiyi yaratana kadar makineyi ayar manyağı yapıp aynı kareyi 100 kere çekebilirsiniz.

Aperture:

Lensinizin açıklık miktarıdır ve makineye ne kadar ışık girdiğini belirler. Gözünüz gibi düşünün çok ışık olduğunda göz bebekleriniz daha az ışık almak için küçülür; karanlıkta ise daha fazla ışık için fal taşı gibi açılır, bu da aynı mantık. F/stop ile gösterilir (f/1.8, f/3.5 gibi). Numara büyüdükçe aparture küçülür yani lens kapanır ve giren ışık miktarı azalır.

Düşük ışık koşullarında küçük aparat iyidir ama dezavantajı dar bir focus, odaklanma alanı yaratır. Ayrıca bu seviyede çektiğinizde makineyi sallamış gibi flu bir fotoğraf elde edersiniz. Bu yüzden tripod ile çekmek en idealidir. (Benim kullandığım Manfrotto 055XPROB model tripod)

Shutter Speed (Pozlama Hızı):

Shutter speed kamera sensörün ne kadar süre açık kaldığını yani yine ne kadar ışık aldığını belirler. Birimi saniyedir. (1/80, 1/100, 1/400 gibi) Rakam yükseldikçe, shutter speed yani pozlama hızı artar, giren ışık azalır. Düşük shutter speed az ışık koşullarında kullanılır, ama aparture ile aynı mantıktan tripod kullanmazsanız flu bir sonuç elde edersiniz.

ISO:

ISO sensörün ışığa ne kadar hassas olduğunu gösteren bir standard. Bu ayar fotoğrafçılıkta grain ile yani zerre, toz biçiminde bir etki ile ifade ediliyor. Rakam düştükçe hassasiyet azalıyor ve toz etkisi minumumda gözleniyor. ISO arttıkça tozlu gibi diyebileceğimiz bir resim çıkıyor ortaya, sharpness-keskinlik azalıyor. Bazı resimlerde yüksek ISO tercih edilebilir olsa da genel tercih düşük ISO’dan yana. Ben ISO ayarımı çok sık değiştirmiyorum, genelde 100′de sabit duruyor. Siz de 100 ile başlayıp deneyerek arttırabilirsiniz ama genel kanı 500′ü geçmemek yönünde.

Kaynaklar:
Plate to Pixel: Digital Food Photography & Styling, Helen Dujardin
Food Photography: From Snapshots to Great Shots, Nicole S. Young
Digital Food Photography, Lou Manna, Bill Moss
__________________________________________________

Tek yazı yazarım diyordum ama girişten öteye geçemedim. Kuvvetle muhtemel bu bir yazı dizisi olacak yani olmalı…Stay tuned, see ya!

Gibi şeyler: Tartepink, Yemek Fotoğrafçılığı. Beni kaydet.

2 kişinin ağzının suları aktı... Yemek Fotoğrafçılığı 101

  1. Enes Ozbayoglu says:

    Yazınızda kendimi gördüm diyebilirim, yemekleri yemekten çok onları, yapıp süslemenin ve başka insanlara sunmanın verdiği keyfi, yazının her satırında görmek mumkün.
    Başarılarınızın devamını dilerim

    http://www.mutfaklarasenlik.com

  2. tartepink says:

    Teşekkürler Enes! Evet şu fotoğraf sevdasına düşmesem hem kaloriden hem zamandan çok tasarruf ederdim! Ne çektim be! :)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>